26 Aralık 2010 Pazar

Efsane Oyuncularımız 1: Patrick Nys

Unutulmayan futbolcularda diyebileceğimiz bu başlıkta hakkında bir şeyler yazılmadan, üstüne değinilmeden geçilmeyecek futbolculardan benim için birincisi Patrick Nys’dir. 2000-2002 yılları arasında kalemizi başarıyla koruyan Patrick benimde canlı tanık olduğum son 10 yılımızda ki tartışmasız en iyi kalecimizdir. Bunu sadece kendi gözlemlerimden ve düşüncelerimden değil, aksini söyleyen hiçbir taraftarımızı görmediğimden diyorum. 87 yılı geride bırakan tarihimizde elbette çok önemli kalecilerimiz olmuştur ama milenyumdan itibaren etkisini en derinden bırakan Patrick benim hala unutamadığım ve onun gibi birisini hala göremediğim kalecimiz olduğundan benim tarihimin en iyi kalecisi olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.

Kırmızı-Siyah sevgisi bizden sonra da devam etmiş (:
 
Patrick’in sadece bizim değil, Türk futboluyla ilgisi olan herkesin unutamadığı maç elbette ki Kayseri’de Fenerbahçe’yi mağlup ettiğimiz Türkiye Kupası final maçımız. O dönem ki genel olarak iyi olan kadromuzun en değerli parçalarından biri olduğunu penaltılara giden maçta kurtardığı penaltı atışlarından sonra belirgin hala getirmişti. Penaltı avcılığından sonra “Panter Patrick” diye kendisine uygun bir lakapta almış ve Türk futboluna iyi izler bırakarak 2002 yılında ülkesine geri dönmüştü. Aslında benim en unutamadığım Patrick’le ilgili anım kupa finali değil, Gençlerbirliği’ne veda ettiği son maç olan Bursaspor maçıdır. Hatırlayanlar var mıdır 3-2 kazandığımız o maçı bilmiyorum ama o gün maçın bitmesine 5 dk. kala kendi isteğiyle olduğunu düşündüğüm biçimde oyundan çıkmış ve o zamanlar neredeyse ciddi anlamda tek tribün olan benimde bulunduğum Gecekondu kale arkasına gelmişti. Tribünler ona karşı sevgilerini gösterirken o da tel örgülere kadar alkış tutup, o anda önce formasını çıkarıp tribünlere atmış sonra içindeki “I Love You” yazılı t-shirtünü taraftara göstermişti. Bunun üzerine daha fazla alkış alan Patrick formayla yetinmeyip şortu hariç ne varsa taraftara hediye etmişti. Bir futbolcunun ülkesine gitmeden iki yıl formasını giydiği taraftarına bu jestini yapmasını yıllar geçmesine rağmen hala unutamam. Yedek kulübesine gidene kadarda tribünlere bakarak alkış tutmaya devam etmişti. Patrick gerçekten tüm övgüleri hak eden bir kalecidir benim gözümde. İyi ki tanıdık seni Patrick.

18 Aralık 2010 Cumartesi

Ezilerek Yenildik: 1-5

İlk yarıdaki son maçımızı son şampiyon Bursaspor’a karşı hezimet diyebileceğimiz bir skorla kaybettik. Aslında bizim için skorun fazlada bir önemi yoktu, hatta tribünde arkadaşlarımızla konuşurken bir şeylerin değişmesi için fark gerekiyorsa daha farklı yenilmemizi bile istedik. Taraftarın istediklerinin hiç önemi olmadığı bir kulübün taraftarı olmak insana böyle şeyler düşündürüyor doğal olarak. Yönetimini baskı altına alacak, onları düşündürmeye sevk edecek bir kitlemiz olmadığını göz önünde bulundurursak bu bedbaht halin son bulması için beklemekten ve çözüm için uğraşmalarını dilemekten başka yapacak bir şeyimizde yok. Aynı kafalar değişmeden ikinci yarıya başlarsak Bank Asya yolculuğunun olmaması için diğer takımların başarısızlığını bekleyeceğiz bu seferde. Bu taraftar her koşulda beklemekten başka yapacak bir şeyi olmayan bir taraftar.


Maça geçecek olursak eğer sonucun bu kadar kötü görünmesinde aslında Bursa’nın büyük bir etkisi olmadı. Hatta belki ligdeki diğer karşılaşmalarına göre daha düşük performans sergilediler. Sadece gollere bakmak bile sonucun neden böyle olduğunu görebilmek için yeter. Orta sahada inanılmaz boşluklar, savunmada yaşanılan zafiyetler ve kalecimizin büyük hataları skoru böyle belirledi. Eğer biraz daha saldırgan olsalardı iyi bir rekora imza atabilirlerdi, karşılarında buna izin verebilecek ve hak eden bir takım vardı. Varlığımızı belli ettiğimiz anlar skorun 1-0 olmasından 2-1’e kadar geçen bölümdü ki bunun dışında sahada dolanan 11 adam vardı maç boyunca takımımız adına. Bu durum yadırgadığımız bir durum değil, geçen hafta kazandığımız maç sonrasında da takımımızın beğenilecek bir durumu yoktu. Tesadüfi galibiyetler her zaman olmaz, bu sefer hak ettiğimizi aldık ve 17 maç sonunda aldığımız 17 puanla devreyi kapattık. Gerekli takviyeleri yapılmış, sakatsız bir Gençlerbirliği umuyoruz ligin ikinci yarısında. Belki yönetimiz de bu sefer bizim gibi düşünür ?

16 Aralık 2010 Perşembe

İlk Yarıda Son Maç Bursaspor İle…


Süper Lig’de 2010-2011 sezonunun ilk yarısı bu hafta itibariyle son buluyor. 16 hafta sonunda rakibimiz Bursaspor 34 puanla zirve mücadelesi verirken biz onların yarısı puanla alt sıralardan kurtulma mücadelesindeyiz. Geçtiğimiz haftayı galibiyetle kapatan iki takım bu kritik durumlarından dolayı araya kazanarak girmek için mücadele verecekler. Geçen sezon şampiyon olan takıma karşı dört puan toplayan takımımız bakalım bu hafta bu eksik kadrosuyla neler yapabilecek?


Önceki hafta zorlu Ali Sami Yen deplasmanında üstelik tarihi sayılan bir maçta büyük bir sürprize imza atıp maçı 2-0 kazanmıştık. O maçta oyun olarak açıkçası son derece kötü haldeydik. Öyle ki üstün tek ve en önemli yanımız attığımız gollerdi rakibe karşı. Bu da bize sonucu getirdi ki bizim gibi sıkıntılı takımlara karşı asıl önemli olanda oyundan çok skor şu sıralarda. Bu karşılaşmada sonuç ne olursa olsun oyun olarak aşama kaydedemeyeceğimizi önceki maçlara bakarak söyleyebilirim. Karşımızda formda ve kötü oynadığı maçta bile mücadele eden bir rakip var ve biz bu kadromuzla geride kalabalık durarak sonuç çıkarmaya çalışıyoruz. Önemli oyuncularımız sakatlığı, teknik kapasitesi yüksek fazla oyuncu olmamasının eksikliği oyunda kendini olumsuz olarak gösteriyor. Yine güvendiğimiz birkaç isim kendini bu hafta göstermeyi başarabilirse ofansif olarak onların katkılarıyla tehlikeler oluşturabiliriz. Kadromuzun bu koşullarda bir önceki haftaya göre değişeceğini düşünmüyorum fakat bir değişiklik yapıp eldeki vasat santraforları oynatmak yerine santraforsuz oynamasını isterim Ralf’in. Zor geçmesini beklediğim bu karşılaşmadan iyimser bir tahmin ile beraberlik çıkacağını düşünüyorum.

Bu arada Ralf’in hafta içi yapmış olduğu basın toplantısında transferle ilgili söylemiş olduklarını değerlendirirsek bu konuda ilk söylediği “golcü oyuncu” istiyoruz açıklaması oldu. Bu söylem kendisinin de bizim gibi santraforlardan memnun olmadığını gösteriyor. Bu mevki için eski Alman milli futbolcu Mike Hanke ile ilgili olarak konuşan Ralf bir bakıma en azından iletişime geçtiklerini belirtmiş oldu. Kendisi son dönemde yaşamış olduğu formsuzluk dolayısıyla açıkçası benim pek sıcak baktığım isim değil. Bunun dışında 2-3 oyuncu daha dedi ancak mevki ve isim vermedi. Kaliteli olmak koşuluyla en az 2-3 takviye lazım ki yapabilirsek bu bile önemli bir gelişmedir. Hala alt sıralarda olduğumuz ve sınırla puan farkı olmadığı unutulmamalı.

12 Aralık 2010 Pazar

Beklenen Oyun, Mucize Sonuç…


Maç öncesi yazdığım yazımda da belirttiğim gibi bu maçta beraberliği bile bizim için büyük bir kazanç olarak görüyordum, galibiyet ise çok düşük bir ihtimaldi. Maç başlayınca daha ilk saniyelerde gelen gol maça 1-0 önde başlamamızı sağladı ve bu özellikle rakip için maçın gidişine büyük etkide bulundu. Kalemize yüklenildiği anlarda gol yemeden ikinciyi bulmamız ise hem bizi rahatlattı hem de rakipteki baskıyı artırmış oldu. Maçın başından sonlarına kadar top daha fazla rakipteydi ve önemli pozisyonlarda yakaladılar. Biz ise maç boyunca kontratak futbolunu denemeye çalıştık, başarılı olduğumuz anlarda oldu ama sonuç alamadık bu pozisyonlardan. 2-0 kazandığımız maçı üstünkörü bir anlatımla böyle özetleyebiliriz, dikkat çeken noktaları ise şöyleydi:


 
Öncelikle maç öncesi yaptığım tahminimde kendi takımıma en ufak bir şans vermiyordum çünkü gerçekten izlenmesi bile çekilemeyecek kadar vasat bir takım olmuştuk, düşük seviye takımlara karşı bile kaleye gitmekte zorlanıyorduk. Bu sebeple Galatasaray’ı fazla değerlendirmeye bile almamıştım. Bizden daha kötü halde başka bir takım daha varmış neyse ki. Önceki haftalarda izlediğim yedek ağırlıklı kadromuz bana hiç ümit vermemiş ve işimizin zor olduğunu belirtmiştim. Aslında bu açıdan değişen yine bir şey yok çünkü biz iyi oynayarak kazanmadık bu maçta. Rakip kalecinin hataları, rakip oyuncuların özellikle son hamlelerdeki başarısızlıkları ve hava koşulları bugün lehimizeydi. Bunun dışında savunmaya kapanan oyunumuza göre bu kadar pozisyon verilmesi de pek sağlıklı değil takım açısından. Üstelik fazla istekli olmayan ve inançsız bir rakibe karşıda neden bu kadar geriye çekildik onu da anlamış değilim. İkinci husus oyuncu tercihleri konusunda alternatif bir kadromuz yoktu ama santrafor oynamaya çalışan Billy Mehmet’in ilk 11 başlatılması ve sahaya koyduğu artı hiçbir şeyin olmaması yedek kulübenin dün yapmış olduğu ikinci hataydı. Hazır skor üstünlüğünü alıp takımını savunmaya da çekmişken futbolculuk mesleğini bilmeyerek icra eden birisinden ne beklenmiştir acaba. Keza kendisi geçmiş maçlarda rakibe baskı kurulmuşken bile etkisizken. Bugün önceki maçlara oranla iyi performans sergileyen ismimiz ise Oktay oldu. Özellikle topu ikinci bölgeye çıkarmak için oldukça uğraşması ve bunda genel olarak başarılı olması hem bizim nefes almamıza hem de iyi şanslar yakalamamızda etkendi.

Maç içerisinde diğer etkili olan hava koşulları, rakibin yanlış stratejisi, taraftarların lehimize hareketlerde bulunması, iki takım futbolcularındaki bitse de gitsek havası vd. gelişmelerle güzel ve özellikle rakibin unutamayacağı bir galibiyet aldık. Önümüzde evimizde oynayacağımız ilk yarının son maçı Bursaspor maçı var. Oyunsal anlamda en iyi bu maçtaki kadar olabileceğimizi tahmin ediyorum yine ama skor olarak bugünkü gibi olmak için futbol şansıda gerek yine. Aldığımız galibiyet bu takım için gerçekten fazla iyi bir skor oldu.