28 Haziran 2011 Salı

Derlemeler

Sadece taraftarın değil tüm futbolseverlerin kulüpte yaşanan olaylara anlam veremediği Gençlerbirliği için anlık şeyler yazmanın pek değeri kalmadığından genel bir derleme yapmak daha uygun olacaktır şimdi ve bundan sonraki uzun süreceğini tahmin ettiğim zamanlarda. Bir taraftar olarak kendim ve tribün dostlarım adına genel bir değerlendirme yaparsam hayal kırıklığının doruk noktasına ulaştığı, daha önce hiç bu kadar kötü hissedilmeyen bir sezon öncesi yaşıyoruz. Uzun yılların getirdiği genel durumumuz bu dönem o kadar kötüleşti ki anlatmaya yetebilecek kelime bile bulamaz oldum. Bu takımı gerçekten seven, sahiplenen ve onunla yaşayan insanların olduğunu bir yönetim kesimi anca bu kadar görmezden gelebilirdi ve geldi de. Sezon açılmasına ve yapılabileceklere daha çok zaman var fakat biz sezonu başlamadan kapatanlardan olduk. Objektif bir değerleme yaparsam genel manada şu anda düşmeye aday en ciddi 2-3 ekipten biri olarak görüyorum kendi takımımı.

Kötü bir sezon geçirdikten sonra teknik adam değişikliğine gidip Giray Bulak ile anlaşmıştık bilindiği üzere. Bu değişikliğin takım üzerinde olumlu bir katkısı olacağını düşünmemiş aksine durumun daha kötüye gideceğini söylemiştik. Daha önce Ersun Yanal ile yaşadığımız enteresan durum Giray Bulak’ta da kendini gösterdi ve imzadan yaklaşık 10 gün sonra kendisiyle yollar ayrıldı. Bu ayrılığın takım üzerine ne gibi etkisi olacağını, yapılan Giray Bulak hatasının telafi mi edileceğini yoksa sadece isim üzerinde mi bir değişiklik olacağını bekledik ve asıl istemediğimiz beklenti gerçekleşerek takımın başına daha önce 5 haftalığına takımımızı çalıştırmış Fuat Çapa getirildi. Fuat Çapa ilk geldiği 2007-2008 sezonunda transferde dahil olmak üzere hiçbir konuda isteği, arzusu olmamış yönetim kademesinde ve basit fikstürünü başarısız geçirerek kovulmuştu. Son olarak geçtiğimiz sezon Kasımpaşa’da çalışmış ve takımı küme düşmüştü. Fuat Çapa’nın Belçika’nın alt liglerinden Süper Lig’e yükselmesindeki en önemli etken Pro Lisans adı verilen uydurma bir diplomaya sahip olması elbette. Fuat Çapa örneği kendini gösterdiği üzere elinde belge olması teknik adamlık becerisi konusunda belirleyici bir şey olmamakta. Kulübümüzün kendisini tercih etmesindeki en büyük etken ise yönetim huzurunda sesini çıkaramaması. Söz dinleyen hoca tabiri Fuat Çapa ile birlikte emir eri hoca tabirine dönüştü bile.


Bir başka mevzu transfer konusunu hedefler başlığıyla birleştirerek açıklarsak burada da fazlasıyla kötü bir tabloyla karşılaştığımızı söyleyebiliriz. Süper Lig’den düşen Konyaspor’da yarım zamanlı görev yapan Mehmet Sedef, bir zamanların popüler ismi olup yıldızı fazlasıyla sönen Konya Şekerspor’dan Cafercan, 2. Lig’de küme düşme acısını yaşamış Dardanelspor’dan ismi lazım olmayan üç futbolcu ve gelip gelmeyeceği henüz netlik kazanmayan, gelse de gelmese de pek fark etmeyecek Ali Küçik. Transferin devamı hususunda ise iyimser bir durum yok. Fuat Çapa yapmış olduğu açıklamada transfere ihtiyaç duymadıklarını, transferde aranan takım olmak istediklerini belirten açıklama yaparak transfer konusunu kendisine söylenen talimatlara göre kamuoyuna açıkladı. Hedefin ise üst sıralar dışında herhangi bir nokta olduğunun altını çizerek bizleri bir kez daha çileden çıkardı.

Kısaca özetlersek eğer son olarak Mustafa ve Orhan transferleri sebebiyle eli yüklü miktarda para gören Cavcav’ın tekrardan bu politikaya sıkı sıkı sarıldığını söylemek mümkün. Bu amacı gerçekleştirebilmek için öncelikle sözünden çıkmayan Fuat Çapa gibi bir isimi takımın başına getirerek düşüncelerini kendisine empoze etmiş durumda. Yapılan transferler, açıklamalar, görülen gerçekler hedef doğrultusunda bize yolun sonunu şimdiden gösteriyor. Biz ise bu bataktan kurtulmak için artık olağanüstü şeyler bekliyoruz.

8 Haziran 2011 Çarşamba

Giray Bulak Geç Geldi, Erken Gitti


Yeni sezon için yaklaşık iki hafta önce çalışmalarına başlayan takımımız teknik adam konusundaki boşluğu kulübümüze gelmeyi çok isteyen, biz taraftarların ise hiç istemediği Giray Bulak ile gidermişti ancak bu giriş fazla uzun sürmedi ve yaklaşık 10 gün sonra yollar ayrıldı. Pek çok futbol severin anlamsız bulduğu bu durumu biz daha önce hem de kulübü çok farklı noktalara taşıyabilecek bir ismi bundan daha kısa bir süreyle takımın başına getirmiştik. Evet Ersun Yanal sadece iki gün takımın başında kaldı ve o tarihten itibaren Gençlerbirliği ligin dibi dışında herhangi bir başarı göremedi. Neyse ki bu sefer isim Giray Bulak ve takımın ehemmiyeti bu ayrılığa bağlı olmayacak.

Giray Bulak’ın kulübe adım atmasıyla beraber neredeyse tüm taraftarların içini bir hüzün kaplamıştı ve kendimizi kümenin en ciddi adayı olarak ilan etmiştik bu olaydan sonra. Bu imza ve umutsuz sezon beklentisiyle beraber yapılan transferlerde ciddi bir çalışma olmadığını göstermişti kulüpte. Sürekli ters bir şeylerin gittiği kulüpte beklenmedik şekilde Giray Bulak’la yolların ayrılması haberi ise kendi adıma sevindirici bir gelişme oldu önümüzdeki sezona dair. Tabi ki gitme şekli ve zamanı hoş durmuyor, profesyonel anlayışa göre anlamsız bir durum var fakat sonuçta başarılı olamayacağı çok muhtemel olan birisinin erken zamanda gönderilmesi de bir taraftar olarak sevindirici. Burada yönetimin geçmişteki hatalarının sonucu olarak kulübümüz için olağanüstü başarısızlıklar diye değerlendirebileceğimiz durumdan ders çıkarmış olmasını temenni etmekle beraber yine aynı kafanın işleyeceği varsayımı daha ağır basıyor. Giray Bulak sadece bir örnektir Türk futbolunda ve bu tip örneklerin sayısı da oldukça fazladır. Bizde başka bir örnek bulacağız diye düşünüyorum ismi Giray Bulak olmayan. İsteğimiz ise gerçekten kariyerinde bir şeyleri başarmış ve daha fazla başarı isteyen birisini takımın başında görmek.

Bu olay haricinde kulüpte yaşanan bir başka gelişme ise transferde biz zamanların çok konuşulan, geleceğin en iyi futbolcularından olarak gösterilen fakat olamayan Cafercan Aksu’nun takımımıza dahil olması. Benim için bu transferin değerlendirmesi kulübe olan maliyetiyle orantılı. Profesyonellik kariyerinin neredeyse tamamını alt liglerde geçirmiş bir oyuncu için kulübümüz her ne kadar kötü zamanların içinde olsa da büyük fırsattır. Şanslının futbolcu olduğu durumda kulübe ekonomik yükü az ve verilen şansın kendiside farkında ise hem kendisi hem de takımı için faydalı olacaktır.